Benim Dünyam...

17 Kasım 2012 Cumartesi

Dede Korkut Hikayeleri


DEDE KORKUT HİKAYELERİ:

Dede Korkut hikâyeleri Oğuz Türkleri‘nin en bilinen epik destanlarındandır. Destanın 9. yüzyıla dayandığı varsayılsa da, Türk boylarının göçmen olmalarından dolayı tam olarak bir tarih belirlemek mümkün değildir. Dede Korkut Kitabındaki hikayeler tarih boyunca dilden dile, anlatıcıdan anlatıcıya aktarılan bir sözlü gelenek ürünüdür. Bu süreç içerisinde değişikliklere uğrayan hikayeler 16. yüzyılda yazıya geçirilmişlerdir.
Dede Korkut kimdir?
Dede Korkut’un destanların ilk anlatıcısı olduğu tahmin edilmektedir. Hikayelerde veli bir kişi olarak ortaya çıkar. Oğuzlar önemli meseleleri ona danışırlar. Keramet sahibi olduğuna inanılır. Gelecekten haberler verdiği söylenir. Ozan ve kamdır. Kopuz çalıp, hikmetli sözler söyler. Kopuzuna da kendine duyulduğu gibi saygı duyulur. Oğuzname’de, Dede Korkut’un 295 yıl yaşadığı ve Hz. Muhammed’e elçi olarak gönderildiği anlatılmaktadır. Oğuz Han’a vezirlik yapmış olduğu da düşünülmektedir.
İsmin tarihi
Korkut kelimesinin “kork-” fiil kökünden türemiş olma ihtimalinin yanı sıra Arapça kökenli olup elçi manasına gelmesi de mümkündür. Her iki ihtimalde de ‘Korkut’ kelimesinin bir lakap, bir unvan olduğu görülmektedir. “Dede” kelimesinin ise ata manasında kullanıldığı tahmin edilmektedir. Fakat destanlarda daha çok halk arasında büyük hürmet ve kutsallık kazanmış halk bilgini anlamında kullanılmıştır.

Dede Korkut’un gerçek ismi, hayatı, yaşadığı çağ ve coğrafyayı kesin olarak aydınlatmak eldeki kaynaklar ve rivayet ile mümkün değildir. Destanlardan çıkarılabildiği kadarıyla ise Dede Korkut’un iki kişilik olarak ön plana çıkar:
1. Kutsal kişiliği
2. Bilge kişiliği
Başka kaynaklarda devlet adamı kişiliğinin de bulunduğu belirtilmektedir. Dede Korkut’un çok kişilikli olarak karşımıza çıkması farklı zaman, hatta farklı mekanda yaşamış benzer şahsiyetlerin destanlarda tek isim altında toplanmış olabileceğini düşündürse de bu kişiliklerin halkın eklentisi olma ihtimali de vardır.
Destanlar
Kitapta on iki tane destan vardır. Bu destanların her biri bir boy için söylenilmiştir. Bu destanlarda boyların hanlarının başından geçen olaylar, ad koyma, canavarlarla savaşma gibi bölümler yer almaktadır.
Hikayelerin dili oldukça sadedir. 15-16. yüzyılda yazıya geçirildikleri halde arı bir Türkçe’ye sahiptir. Az miktarda Arapça kökenli kelime de vardır. Orhan Şaik Gökyay ve Muharrem Ergin’in Latin harfleri ile yayınladıkları kitaplar ilköğretim öğrencilerinin anlayabileceği kadar sade ve basit cümle yapısına sahiptir. Hikayeler çoğunlukla manzum ve ahenkli bir şekilde anlatılır. Manzumların bir kısmı kafiyeli olmasa da kulağa hoş gelen bir söyleyiş tarzı vardır. Kitapta yaklaşık 8.000 tane farklı sözcük ve deyim geçer. Cümleler kısa ve yalındır.

Dede Korkut Destanlarının Genel İç Yapısı
Dede Korkut destanları olağanüstü olayların yoğunluğundan sıyrılmış ve günlük, sade olaylar içeriklerine dahil olmuştur. Destan niteliğine tüm Oğuzlar’ı etkilemesiyle ulaşmıştır.
Hikayelerde dersler verilmiş, halk bilgilendirilmek istenmiştir. Destanlaşmış tarih olayları anlatılmıştır. Oğuzların dini inançları belirtilmiştir. Örneğin, Alplerin savaşa gitmeden önce arı suyla abdest aldığı ve iki rekat namaz kıldıkları belirtilmiştir. Halkın ekonomik durumu da anlatılmıştır. Oğuzların daha çok hayvancılıkla geçindiği neredeyse her hikayede görülmektedir. Yalnız, Oğuzlar’da üstünlük zenginlikle, mal ve mülkle olmamaktadır. Bunun için yiğitlik gerekmektedir. Erkek gençlerin isim alabilmesi için bir yiğitlik göstermesi gerekir. Yiğitlik gösteren delikanlıya Dede Korkut isim verir. Verdiği isimler genellikle delikanlının gösterdiği yiğitlikle alakalıdır. Mesala Boğaç Han’a ‘Boğaç’ ismi boğayı boğduğu için verilmiştir. Oğuzlar işlerini kendileri yapamazsa küçük düşerler. Üstünlüklerini kaybetmemek için yardım kabul etmezler. Kazan Han’ın hikayesinde de böyle olmuş, Kazan Han çobanı, yardımını engellemek için ağaca bağlamıştır.
Hikayelerde kadın da söz sahibidir ve hanlık edebilir. Kadın evlenirken güçlü, yiğit birini arar. Gerektiğinde de savaşır fakat onun savaşması erkeği küçük düşürür.
Destanlarda yoğunlukla ideal Oğuz Alp’inin nasıl olması gerektiği anlatılıyorsa da Alplerin başına gelen olaylardan herkese pay düşmektedir. Büyüklüğün ve güçlülüğün erdem ve hünere bağlı olduğu her fırsatta belirtilmektedir. Düşmana karşı savaşmak da yiğitliğin, büyüklüğün göstergesidir. Verilen dersler bu kadarla da kalmamaktadır. Bunların bir kısmı doğrudan devlete ve yöneticilere, bir kısmı da millete verilmek istenen derslerdir.

Devlete Verilen Öğütler
Destanlarda genel bir ilke şeklinde Oğuz birliğini devam ettirme fikri işlenmiştir. Bu birliği devam ettirebilmek için devlete ve devlet adamlarına;
* Ekonomik güce sahip olma,
* Hüner ve erdem sahibi olma,
* Buyruk olmanın gereği anlatılmıştır.
Alplere Verilen Öğütler
* Ok atmada ve yay çekmede hünerli olmak
* Düşman ile savaşta üstün gelmek
* Ülkesine sahip çıkmak
* Zengin ve eli açık olmak (Aç doyurmak, yoksul donatmak şeklinde geçen halka karşı merhametli ve cömert olmak)
* Soylu olmak ve soyunu küçük düşürmemek
Halka Verilen Öğütler
Destanlarda, halka Alpler kadar yer verilmese de çoban gibi kahramanlarla ve örnek Alplerle halka da bir takım dersler verilmiştir:
* Devlete sadık olmak ,
* Misafirperver olmak ,
* Dedikodu yapmamak ,
* Dürüst olmak ,
* Korkak olmamak ,
* Çocuğunu iyi yetiştirmek ,
* Üstüne düşen görevi yerine getirmek ,
* Eşine sadık olmak ,
* Ana babaya hürmet etmek …
Dede Korkut Destanlarında Yer Alan Eski Türk Gelenekleri
* Ad Koyma: Oğuz Türklerinde bir gencin ad alabilmesi için bir yiğitlik göstermesi gerekiyordu. Bu yiğitliği gösterdikten sonra Dede Korkut’u çağırırlardı. Dede Korkut da dua edip gence yiğitliğiyle alakalı bir isim verirdi; “… Bunun adı boz aygırlı Bamsı Beyrek olsun, adını ben verdim yaşını Allah versin.”
* Toy etme (Toplantı yapıp karar verme): Oğuzlar mühim konularda karar vermek için toplantı yaparlardı; “Kudretli Oğuz beylerini hep çağırdılar evlerine getirdiler. Ağır misafirlik eylediler.”
* Düğün: Düğünler halen devam eden bir Türk geleneğidir. Düğünlerde ziyafet verilir şenlik yapılırdı.
* Kız İsteme: Kız babasından veya abisinden istenirdi. Kız istemeğe büyük ve saygın kişiler giderdi. Dede Korkut Deli Karçar’dan kız kardeşini Bamsı Beyrek’e şöyle istemiştir; “Tanrını buyruğu ile peygamberin kavli ile aydan arı, güneşten güzel kız kardeşin Banu Çiçek’i Bamsı Beyrek’e istmeğe gelmişim.”
* Başlık Alma: Kız vermeye karşılık kızın ailesi başlık isterlerdi. Kitapta kız kardeşini vermek istemediği için aşırı miktarda başlık isteyen Deli Karçar anlatılmıştır. Deli Karçar “Dede, kız kardeşim yoluna ben ne istersem verir misin?” der. Dede: “Verelim dedi, görelim ne istersin?” der. Deli Karçar: “Bin erkek deve getirin dişi deve görmemiş olsun, bin de aygır getirin ki hiç kısrakla çiftleşmemiş olsun, bin de koyun görmemiş koç getirin, bin de pire getirin bana dedi. Eğer bu dediğim şeyleri getirirseniz pek ala veririm”
* Sövüş Etme: Misafir için hayvan kesmedir. Oğuzlar bir misafir geldiği zaman onun için bir hayvan kesip ikram ederlerdi.
* Düş Yorma: Rüyalarında gördükleri garip durumları Dede Korkut’a yorumlatıp anlam çıkarırlardı.
Destanlardan günlük hayata
Destanlarda geçen bazı öğütler atasözü olarak Türkçe’ye girmiştir.
* Ecel vakti ermeyince can çıkmaz.
* Çıkan can geri gelmez.
* Yığılı malın mülkün olsa da nasibinden fazlasını yiyemezsin.
* Kara eşek başına gem vursan katır olmaz, hizmetçiye elbise giydirsen hanım olmaz.
Destanlar
Dresden yazması kısa bir giriş ve 12 öyküden oluşur. Öyküler sırasıyla:
1. Dirse Han Oğlu Boğaç Han
2. Salur Kazan’ın Evi Yağmalanması
3. Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek
4. Kazan Bey Oğlu Uruz’un Tutsak Olması
5. Duha Koca Oğlu Deli Dumrul
6. Kanlı Koca Oğlu Kanturalı
7. Kazılık Koca Oğlu Yegenek
8. Basat’ın Tepegöz’ü Öldürmesi
9. Begin Oğlu Emren
10. Uşun Koca Oğlu Segrek
11. Salur Kazanın Tutsak Olup Oğlu Uruz’un Çıkarması
12. İç Oğuz’a Taş Oğuz Asi Olup Beyrek Öldüğü



Dirse Han Oğlu Boğaç Han :

Dirse Han Oğlu Boğaç Han, Bayındır Han’ın sohbetine giden Dirse Han’ın Kara Otağa oturtulması ile Dirse Han’ın karşılanması sırasındaki duygu ve düşünceleri ile oğlu Boğaç Han’ın kahramanlıklarını anlatan Dede korkut hikayesi.
Bayındır Han hükmettiği halka her sene büyük şölen düzenler, yine bir sene gelecek konukların üç ayrı çadırda ağırlanmasını emreder. Bunlar Ak, Kızıl ve Kara çadırlardır. Ak çadır oğlan çocuğu olanlara, Kızıl kız çocuğu olanlar için Kara çadır ise hiç çocuğu olmayanlar içindir. Bayındır Han çocuğu olmayanları, üremeyenleri Tanrı’nın lanetledikleri olarak görür. Dirse Han’ın ise çocuğu yoktur yanındaki 60 adamıyla geldiğinde bu davranışı hoş karşılamaz ve hanımına hesap sormaya karar verir. Hanımından hesap sorarken kendini öğüt dinlerken bulur, ama öğüdü de tutar ve büyük yemek düzenler. İnsanlara yardım eder hayır duası alır ve sonunda sağlıklı bir oğlu olur. Oğlan büyür ve Bayındır Han’ın büyük boğasıyla güreşir, kuvvetli yumruğuyla boğayı dizginler ve yener. Şan kazanır Dede Korkut’un iltifatlarına nail olur, babası tarafından da ödüllendirilir. Bunu kıskanan babasının 40 adamı fesatlık düşünürler ve babasını Boğaç Han’a karşı doldururlar. Bir av düzenlerler ve o sırada türlü oyunlarla oğlanı babasına vurdururlar. Boğaç Han mucizevi şekilde annesinin yardımıyla kurtulur ve babasına eziyet eden, kaçıran 40 adamı yener halkına barış getirir.


Salur Kazan’ın Evi Yağmalanması



Dede Korkut hikayeleri arasında yer alan Salur Kazan’ın Evi Yağmalanması, bir şölen sırasında sarhoş olan Salur Kazan ava gitmek istemesiyle başlar. Dayısının karşı çıkmasına rağmen, oğlu Uruz’u çadırını koruması için bırakıp ava gider. Salur Kazan’ın yokluğunu fırsat bilen düşmanları evini basar, ailesinden olmayan Saru Kulmaş adlı kişi çadırı savunurken, Karaçuk Çoban’ın iki kardeşi de koyunlarını savunurken ölür, karısı Burla, oğlu Uruz ve annesi tutsak edilir. Av sırasında kötü bir düş gören Salur Kazan, kardeşi Kara Göne’ye başvurur, ancak Kara Göne karamsar sanrılarıyla Salur Kazan’ın korkusunu arttırır. Salur Kazan avı bırakıp çadırına döner, olanları görür ve ailesini aramaya başlar.

Hikayede Dede Korkut’un diğer hikayelerinde de olduğu gibi dönemin göçebe Türk kültürünün öykünün tamamında çok belirgin olduğu görülebilir. Hikayenin karşılaştırmalı yapısı, barışçı aile kültürü ile savaşçı toplumsal eğilimler arasındaki zıtlaşmaları gösterir. Toplum genelinde savaşçı özelliğiyle saygı gören Salur Kazan’ın savaşçılığının yansıması olan av merakı ile aile içinde felakete sebep olması, toplumsal düzeyde kültürle aile düzeyinde kültürün tam anlamıyla örtüşmediğini bize göstermektedir.

Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek



Oğuz beyleri toplanmış yiyip içip eğleniyorlardı. Aralarında bir tek Bay Büre Bey üzgündü. Sebebini soranlara ‘benim de bir oğlum olsa böyle otursak ne güzel olurdu’ dedi. Beyler de dua ettiler, o zamanda onların duası dua bedduası da beddua olurdu. Bay Bican Bey’de kendisine bir kızı olması için dua etmelerini istedi. Onlar da dua ettiler ve Bican Bey’de dedi ki ‘şahitsiniz Allah bana biz kız , Büre Bey’e de oğlan verirse onlar beşik kertmesi olacak’. O oğul büyüdü, Büre Bey oğluna hediyeler alınmasını istedi. Bir kervan gönderdi hediye alsınlar diye. Ama kervanı yolda kafirler durdurdu.
Kafirler tam malları yağmalarken bir yiğit yetişti ve kafileyi kurtardı. Kafiledekiler de ne istersen al buradan dediler. Yiğit kılıçları ve aygırı almak istedi. Bunun üzerine bozuldular. Sebebini sorunca Büre Bey’in oğluna aldık dediler. Yiğit de düşündü:‘Bunları burada almaktansa babamın hediyesi olarak evde alırım’ dedi ve ayrıldı. Eve gitti. Kervan varınca bu yiğidi gördüler ve tanıdılar. Onun kervanı kurtaran kişi olduğunu söylediler. Bunun üzerine Bay Büre Bey çok sevindi. Dede Korkut’u çağırdılar, oğlana Bamsı Beyrek adını verdi.Gel zaman git zaman Bamsı Beyrek ile Bay Bican’ın kızı Banuçiçek karşılaştı. Birbirlerinin beşik kertmesi olduklarını babalarından duymuşlardı ve şimdi de tanışmış oldular. Oğlan kızı tanıyınca üç öptü bir dişledi ve ayrıldılar. Oğlan eve gelip kızı istediğini söyledi. Ancak kızın kardeşi Deli Karçar’dı ve kızı isteyenleri öldürüyordu. Kızı istemeye Dede Korkut’u gönderdiler. Dede Korkut zorlukla da olsa kızı istedi. Düğünden önce bir gün Bamsı Beyrek uyuyordu.Casuslar bunu kafirlere söyledi ve kafirler gelip onu esir aldı. Yalancı oğlu Yalancuk’un da zaten Banuçiçek’te gözü vardı. Beyrek öldü deyip kanlı bir gömlek gösterdi ve herkes Beyrek öldü zannetti. Bamsı Beyrek bir yolunu bulup esir alındığı kaleden kaçtı. Yolda ozan kılığına girdi ve herkesle irtibat kurdu – gerçek kimliğini belli etmeden – .Daha sonra da kim olduğunu gösterdi ve Yalancuk’la evlenmek üzere olan Banuçiçek’i de tekrar alıp nişanladı. Dedem Korkut geldi, dualar etti.

Kazan Bey Oğlu Uruz’un Tutsak Olması -------



Kazan Bey Oğlu Uruz’un Tutsak Olması, Türk kültürü hakkında önemli bir kaynak teşkil eden ve 15. yüzyılda yazıya geçirildiği düşünülen Dede Korkut Hikayeleriiçerisinde yer alan hikayelerden biridir.

Duha Koca Oğlu Deli Dumrul


Duha Koca Oğlu Deli Dumrul, kısaca Deli Dumrul, Deli Dumrul isminde bir er vardır. Deli Dumrul kuru bir çayın üstüne köprü yaptırmıştır. Geçeninden 30 akçe geçmeyeninden döve döve 40 akçe alırdı.Bir gün köprüsünün yayına bir bölük oba yerleşir. Bu obada bir yiğit ölür ve feryatlar üzerine Deli Dumrul atıyla oraya gelir. Feryatların nedenini sorar bir yiğidin öldüğünü öğrenir. Azrail’e kızar ona meydan okur.
Deli Dumrul bır toy düzenler ve bu toyda Azrail gelir. Onunla dövüşmek için Allah’a yalvarır. Sonra evine döner.
Deli Dumrul ilk basta direnir, Azrail ise ona bir can bulursa yaşamasına izin vereceğini söyler. Deli Dumrul annesine ve babasına gider ama onlar canlarını vermezler. Can bulamadığı için karısına gider. Karısı da onsuz bu hayatın hiç bir önemi olmadığını söyler ve kendi canını vermeye razı olur. Deli Dumrul Allah’a yalvarır ya ikimizin canını al ya da ikimizi de bağışla diye. Bunun üzerine Allah onları bağışlar, 140 yıl ömür verir ve annesinin, babasının canını alması için Azrail’e emir verir. Deli Dumrul ve eşi 140 yıl ömür sürerler.

Kanlı Koca Oğlu Kanturalı


Kanlı Koca’nın bir oğlu vardır. İsmi Kan Turalı’dır. Kanglı Koca, oğlunu evlendirmek ister. Oğlu da nasıl bir kız istediğini anlatır. Babası da: “sen kız istemezsin, yiğit istersin.” der. Oğlan kız aramaya gider. Fakat bulamaz. Sonra babası aramaya gider. Trabzon kâfir beyinin kızının tam istedikleri gibi olduğunu öğrenir. Fakat bu kızı alabilmek için besledikleri 3 canavarı öldürmesi gerektiğini öğrenir. Bu işe girişip de ölenlerin başlarını görür. Geri döner. Oğluna haberi verir. Oğlu da ölümü göze alarak kızın bulunduğu yere gider. Kâfirler oğlanı görürler. Niye geldiğini sorarlar. Oğlan da kızı almak istediğini söyler. Kâfirler oğlanı içeri alırlar. Soyundurup boğayı salarlar. Bu arada kız oğlanı görür ve âşık olur. Oğlan boğayı öldürür. Derisini kâfirin önüne serip kızı ister. Onlar da aslanı öldürdükten sonra kızı alabileceğini söylerler. Aslanı meydana salarlar. Kan Turalı aslanı da öldürür. Kâfirin önüne serip kızı ister. Onlar da deveyi öldürdükten sonra kızı alabileceğini söylerler. Kan Turalı deveyi de öldürür. Kâfirler kızı verirler. Kan Turalı Selcen hatunu alıp gider. Bir yere konarlar. Kondukları yer çok güzel bir yerdir. Yerler, içerler. Kan Turalı uyurken düşmanlar kan Turalı’nın üzerine yürürler. Kız Kan Turalı’yı uyandırır. Selcen hatun düşmanın bir kısmını bastırır. Kan Turalı’nın annesiyle babası kondukları yere gelirler. Selcen hatun da Kan Turalı’yı aramaya gider. Kan Turalı’nın atının öldürüldüğünü, Kan Turalı’nın atından düştüğünü görür. Selcen hatun yetişir. Bir yerden kan Turalı, bir yerden Selcen hatun düşmanı bastırırlar. Selcen hatun ile Kan Turalı kucaklaşırlar. Atlarına binip babasının yanına varırlar. Yeşil, alaca bir yere çadır dikerler. Düğün yaparlar, muratlarına ererler.


Kazılık Koca Oğlu Yegenek



Kazılık Koca,Bayındır Han’ın Veziridir.Akın yapmak için istediği izini alır.Düzmüral kalesini almak ister.Girdiği savaşta düşmana esir düşer.
Kalede on altı yıl esir kalır.Oğluna babasının öldüğü söylenir.arkadaşlarıyla sohbet ederken çıkan tartışmada babasının ölmediğini öğrenir.Bayındır Han’a çıkar.Savaşmak için izin ve asker ister.Oğuz yiğitleriyle birlikte Düzmüral kalesine akın düzenler.
Kalenin tekfuru(vali) Arşın Oğlu Direk Tekfur’la Oğuz beyleri tek tek savaşır.Hepsi yenilir.Kazılık Koca Oğlu Yeğenek Tekfur’u yener.Tutsak olan Kazılık Koca serbest bırakılır.Baba oğul ancak konuşarak birbirini tanımış olurlar.Askerleri ve kaleyi ele geçirirler.

Basat’ın Tepegöz’ü Öldürmesi




Oğuzların üstüne düşman gelir. Aruz Koca da kaçarken oğlu Basat’ı düşürür. Bir arslan alıp besler.
Çocuk zamanla büyür, dev gibi olur. Evine çağırırlar, gelir. Ama tekrar aslanın yanına gider. Bu arada da bir peri kızı ile çoban çiftleşir. Bunların çocukları bir samanlıkta büyür ve gelişir. Büyüdükçe büyür, ele avuca sığmayan bir canavar olur. Bu yaratığın kafasında sadece bir göz vardır ve bu yüzden tepegöz denilmiştir. Bir türlü besleyemezler, ne verseler yer ama doymaz. Dağlara çıkar, harami olur. Her gün onlarca insan yer. Bunun üzerine Dede Korkut’u çağırırlar ve Tepegöz’e haraçta anlaşmak isterler. Her gün beş yüz koyunla, bu koyunu pişirecek aşçıya razı olur. O sırada Basat da geziniyordu, şehit veren ailelerin feryatlarını gördü ve sordu. Öğrenince Tepegöz’le savaşmaya gitti. Onu öldürdü, kafasını aldı.


Begin Oğlu Emren


Oğuzlar’a her yıl altın, gümüş olarak gelen haraç bir sene at-kılıç ve çomak olarak gelir. Oğuz Beyi çok sinirlenir. Ama yanındakiler sinirlenmemesini söyler. ‘Bunları Begil denilen bir yiğit var, ona verelim, bize duacı olsun’ der. Begil çok yetenekli bir avcı ve çok iyi bir yiğittir.geyikleri ok atmadan sadece ipiyle avlar. Kazan Bey ‘hüner sende midir atta mıdır’ diye sorunca bendedir dedi ancak Kazan buna katılmadı. Buna üzülen Begil hediyeleri geri verir küser ve oradan ayrılır.
Evine döner ve ava çıkar. Avda ayağını kırarak sakatlanır. Önceleri kimseye söylemedi ama bu herkese yayıldı. Casus hemen bunu kafire iletti. Kafir ilinde de Begil’in casusu vardı ve ‘başınızın çaresine bakın’ diye haber gönderdi. Kafir Begil’in üzerine ordu gönderirken Begil oğluna şöyle der: ‘oğul git de oğuz ilinde Bayındır’ı bul, ondan yardım iste’ Oğlu kabul etmedi. ‘ben Allah yolunda gururumla savaşayım’ dedi. Begil de zırhını ve silahlarını oğluna giydirdi. Kafirlerle savaştı. Savaşırken de Allah’a yalvarmayı unutmadı. Allah ona kırk yiğit gücü verir. Sonunda putperest kafire karşı galip geldi. Mutluca evine döndü. Dedem Korkut geldi, dualar etti.

Uşun Koca Oğlu Segrek


Uşun Kocaoğlu Eğrek Beylerbeyi divanına ne zaman istese varır otururdu.Bir gün Ters Uzamış adlı yiğit Eğrek’e sitemde bulunur.Divan’a baş kesip kan dökmeden gelmeyeceğini söyler.
Eğrek üçyüz mızraklı yiğitlerle akın düzenler Kara Tekür’ün kalesine kadar girdiği tüm savaşları kazanır.Kara Tekür’ün askerlerinin oyununa gelir.Askerleri öldürülür, kendisi esir düşer.
Küçük kardeşi Seğrek büyür.Abisinin düşman elinde esir olduğunu öğrenir.Onu kurtarmak için tek başına Kara Tekür’ün üzerine gitmek ister.Anneside babasıda karşı çıkar.
Kara Tekür’le savaşmaya gider.Onun askerlerini yener.İki kardeşi birbirine kırdırmak isteyen düşmanın hazırladığı tuzağa düşmezler.İki kardeş Oğuz iline dönerler.

İç Oğuz’a Taş Oğuz Asi Olup Beyrek Öldüğü

Kazan üç yılda bir Dış Oğuz’la İç Oğuz beylerini toplardı. Kendi evinin yağmalanmasını isterdi. Son yağmalamada Dış Oğuz Beyleri yoktu. Bu olaydan sonra Dış Oğuz Beyleri Kazan’dan uzak durmaya başladılar.
Kazan, Dış Oğuz’a Kıllı Baş adında bir adamını gönderdi. Kıllı Baş Dış Oğuz Beylerinden Aruz’un evine gider. Kazan’ın darda kaldığını, kendilerinden yardım istediğini söyler. Aruz Kabul etmez. Kıllı Baş ise sadece Aruz’un düşman olup olmadığını öğrenmek için geldiğini söyleyerek yanından ayrılır.
Aruz, Dış Oğuz Beylerini yanına çağırır. Kazan’a düşman olduklarını söyler. Onların desteğini alır. Barışı sağlamak istediklerini söyleyerek Beyrek’i yanlarına çağırırlar. Ama onunda Kazan’a düşman olmasını isterler. Beyrek kabul etmez. Ve Beyrek’i kılıçla yaralarlar. Yola çıkar Kazan’a haber salar. Kazan ve bunun üzerine Kazan, akın düzenler. İkisi savaş meydanında savaşırken Aruz yaralanır. Kardeşi gelir Aruz’un başını keser.
İç Oğuz’la Dış Oğuz’un kavgası biter.
















0 yorum:

Yorum Gönder